Soyut Sanat ve Adem GENÇ

Çağlar Erbek
0

Adem Genç’in sanat anlayışının temelinde kapitalist üretim ilişkilerinin, toplumsal yaşam tarzının ve teknolojik gelişmelerin yarattığı sorunlar ve çelişkiler yatmaktadır. Bu nedenle, sanayi toplumunun ortaya çıkışına kısaca değinmekte yarar görmekteyiz.

18. yüzyılda İngiltere’de buhar makinesinin bulunmasıyla birlikte başlayıp gelişen makineleşme ve ardından yaşanan sanayi devrimi, Avrupa’da ve ardından da tüm dünyada ulus devletlerinin, kapitalist toplumların yaratılmasının başlangıcı olmuştur. Feodalizmin bağrında gelişen zanaatçılık aslında tüm bu gelişmelerin temelini oluşturmaktadır. Büyük yerleşim yerlerinde, başlangıçta, ustaların, çırak ve kalfaları ile birlikte, küçük el aletleri kullanarak bir malın tamamını ürettiği küçük zanaatçı dükkanları egemendi. Zanaatçılık diye adlandırılan bu üretimin ardından büyük atölyeler kuruldu. Buralarda, usta ve kalfalar çıraklarla birlikte yine el aletleri kullanarak kollektif bir üretim gerçekleştirmeye başladılar. Herkes malın belli bir kısmını üretiyor ve mal birçok çalışanın elinden geçtikten sonra tamamlanıyordu. Üretimde görülen bu işbölümü gelecekteki fabrikaların habercisi olmuştur.

Buhar makinesini bulunması ve üretimde makinelerin kullanılmaya başlanması ile birlikte hızla yaygınlaşan makineleşme ve fabrikasyon günümüzün kapitalist toplum yapısını beraberinde getirmiştir. Makineleşme ile birlikte artık, malı, makine üretmeye başlarken, insana sadece makineyi kontrol etmek, yönlendirmek kalıyordu. Dolayısıyla insan emeğine duyulan ihtiyaç makinelerin kullanımına bağlı bir hale geldi. İnsanın emeği ve yaratıcılığı ile geliştirilen makineler, insanın yaratıcılığının ve emeğinin önüne geçmeye başladı. Teknolojik gelişmelerle birlikte makineler yalnız üretimde değil, yaşamın her alanında etkin hale geldi. İnsan, zamanla kendi yarattığı makinelerin esiri haline gelmeye başladı.

Kapitalizm aynı zamanda alabildiğine karmaşık ilişkilerin ve sorunların iç içe olduğu büyük metropolleri yarattı. Küçük yerleşim birimlerinden gelip büyük şehir yaşantısına uyum sağlamanın zorluklarının ötesinde, büyük şehrin karmaşasının bireyler üzerinde yarattığı olumsuz etki büyük olmuştur. Sanayi toplumu, makineleşme, çözülen toplumsal ilişkiler, büyük şehir yaşamının zorluğu, bireyin yalnızlaşması ve yabancılaşması, Adem Genç’in yaşama bakışının ve elbette ki sanat anlayışının temel çıkış noktasını oluşturmaktadır.

Soyut sanat anlayışının çıkışının temelinde de kapitalist üretim ilişkileri ve toplumsal yaşam tarzı yatmaktadır. Nitekim soyut resmin ortaya çıkışının ve gelişiminin 20. Yüzyıla denk gelmesi bir tesadüf değildir. Aksine, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin ulaştığı boyut ve koşulların biçimlendirdiği bireysel özellikler, insanları soyut sanata yönlendiren başlıca etkenlerdir. Yaşam tarzının, ilişkilerin, yaşama bakış açısının değişmesi, zevklerin de değişmesini doğurmuştur. Sanayi toplumunun karmaşası, bireyin yalnızlaşması ve yabancılaşması, kirlenen çevre vb. etkenler bu sanatın temellerini oluşturmuştur. Yani, denilebilir ki, soyut sanatı doğuran, yaşanan ekonomik, toplumsal ve teknolojik gelişim düzeyidir. Bu nedenledir ki, ancak 20. yüzyıl koşullarında ortaya çıkabilirdi. Soyut resmin Türkiye’de gelişmesinin 50’li yıllardan sonrasına rastlaması da, Türk resminin öznel sorunlarının ötesinde, ülkemizde görülen gelişim düzeyi ile sıkı sıkıya bağlıdır.

Adem Genç’in sanat yaşamı, yaşadığı koşullara ve ülkenin genel koşullarına paralel olarak farklı dönemler ve özellikler göstermektedir. Sanatçı uzun yıllardır soyut resim çalışmaları yapmakta ve bu çalışmaları ile tanınmakta ise de, öğrencilik yıllarında ve onun ardından bir süre daha farklı denemeler ve arayışlar içinde olmuştur.

Farklı Arayışlar:
Sanatçının başlangıçta figüratif resimler yaptığını bilmekteyiz. Nitekim 1950’li-60’lı yıllar Türkiye’de toplumcu gerçekçi sanatın öne çıktığı yıllardır. Sanatçı yurt dışında eğitim gördüğü yıllarda da hiperrealist resimler yapmıştır. Tamamen soyut resme yönelişi ise, 1980’li yılların başlarına denk gelmektedir.

Eğitimi :
Gazi Eğitim’de Adnan Turani, Turan Erol, Refik Epikman gibi hocalardan aldığı eğitim, sanatçı aşısından belirleyici özellikler taşımaktadır. Sonrasında İngiltere’de devam öğrenim süreci, sanatçı açısından önemli kazanımlar getirmiştir. İngiltere’de özellikle renk kullanımı, boyar maddenin duyarlılığı konularında önemli araştırmalar yapmıştır. Nitekim, Adem Genç, renge ve boyanın duyarlılığına tamamen hakim olan ve boyalarla çok ustaca oynayabilen bir sanatçıdır. Onun açısından en önemli öğe renk kullanımıdır. Bu alanda birçok sanatçıda görülebilen çekingenliğin aksine, Genç’in, renk kullanımında çok rahat ve cesur olduğu görülmektedir. Sanatçının 1994’te yaptığı “Coup de Grace” adlı eserde (Resim 52) görülen renk cümbüşünü buna örnek olarak verebiliriz.

Renk Kullanımı :
Renk kullanımında keskin farklılıklar görülmemekle birlikte, 80’li yılların hemen başlarında püskürtme yöntemiyle yaptığı resimlerde pastel renkleri tercih ederken, 80’lerin ortasından sonra yaptığı resimlerde ise tam bir renk cümbüşü göze çarpmaktadır. 1995 yılında tuval üzerine yağlı boy ile oluşturduğu “Adı Bilinmeyen Tutkular” (Resim 26) adlı kompozisyonda görülen kırmızı, sarı, mavi ve yeşilin çeşitli tonları buna iyi bir örnektir. Son yıllarda yaptığı birçok resimde (“Müdahale” serisinde olduğu gibi) (Resim 39-42) ise, yine, mat ve pastel renkleri tercih ettiği görülmektedir. Bu durum, ülkede yaşanan çeşitli gelişmelerin ve bunların sanatçının psikolojisinde yarattığı etkilerin tuvale yansımasından öte bir şey değildir.

Yardımcı Bilimler :
Adem Genç’in resimlerinin diğer bir önemli özelliği ise, belli belirsiz bir geometri içermesidir. Sanatçı, matematik ve fizik gibi pozitif bilimlerle resim arasında önemli bir ilişki olduğu düşüncesindedir. Bu ve benzeri bilimlerden yararlanmak gerektiğini ileri sürmektedir. Hatta bir resmin tasarlanıp biçimlendirilmesini, bir matematik probleminin kurulmasına ve çözülmesine benzetmektedir. Bunun yanı sıra, fizik kurallarının bilinmesinin ve uygulanmasının (örneğin, boyalar ve resimlerin fiziksel ve kimyasal özellikleri ve de insan üzerindeki fiziksel etkileri) önemini vurgulamaktadır.

Doğu Sanatı :
Doğu sanatı da Genç açısından önemlidir. İslam sanatında görülen geometri ve stilizasyon ile, Batı’nın soyut sanat anlayışı arasında benzerlik bulmak zor olmayacaktır. Nitekim, sanatçı, soyut sanatın temellerinin aslında Doğu’nun mistisizminde ve stilizasyonunda yattığı görüşündedir ve resimlerinde bu geometriyi ve soyutlamayı bilinçli bir şekilde kullanmaktadır. “Platform” adlı eseri (Resim 51) buna örnek olarak verebiliriz. Yatay ve düşey biçimde yerleştirdiği geometrik formlar yine kırmızı, sarı ve yeşil gibi çarpıcı renklerden oluşmaktadır.

Malzeme ve Teknik :
Sanatçı hemen her dönemde tuval üzerine yağlıboya, akrilik veya karışık teknik kullanmayı tercih etmiştir. 1980’li yılların başında kullandığı kompresör ile püskürtme yöntemi (Resim 1-2) dışında boyayı fırça ve ıspatula ile uyguladığı görülmektedir. Son yıllarda ise, ince boyalarla çalışmak, transparanlık ve sulu boya ilgisini çekmektedir.

Akım :
Adem Genç, ülkede, bölgede ve dünyada yaşanan gelişmelere karşı oldukça duyarlı bir sanatçıdır. Gelişmeleri yakından izlemekte ve sorunların çözümü için düşünceler iletmektedir. Bu gelişmeler karşısında oluşan düşüncelerini ve duygularını çarpıcı bir biçimde tuvale yansıtmaktadır. Bunu yaparken de, oldukça çarpıcı, etkileyici, taşkın renkler ve fırça vuruşları kullanabilmektedir. Resme bakıldığında, renklerden ve fırça vuruşlarından, sanatçının resmi yaparken taşıdığı ruh halini görmek mümkündür. Sanatçının resimlerinden hareketle çıkardığımız sonuç “soyut dışavurumcu” bir sanat anlayışına sahip olduğudur. Sanatçının kendisi de bu görüşe, önceki yıllardaki tavrının aksine daha sıcak bakmaktadır.

Sonuç :
Adem Genç, yaşamla barışık, dolu dolu yaşayan ve yaşadıkları ile yapıtları arasında sıkı bağlar olan, duyarlılık yönü oldukça öne çıkan bir sanatçı. Öyle ki, resimlerinde çocukluk döneminin geçtiği Karadeniz’in coğrafyasının ve o coğrafyanın yarattığı etkinin izlerini dahi eserlerinde görmek mümkün olmaktadır. Karadeniz’in yağmurlu ve sisli doğasının insanlarda renge karşı doğal bir eğilim yarattığını düşünmek pek yanlış olmasa gerek. Adem Genç’in resimlerinde görülen renk cümbüşünün, canlı, çarpıcı, dışavurumcu renklerin temelini biraz da burada aramak doğru olacaktır.

Genç’in sanat yaşamının düz bir hat izlemediği, durağanlık ve monotonluğun aksine, sürekli yenilikler, arayışlar ve denemelerle dolu olduğu görülmektedir. Sanatçı, sürekli kendini aşma, boyanın ve rengin sınırlarını zorlama, yenilikler yaratma çabası içerisinde olmuştur. Bu nedenle yaşamının çeşitli dönemlerinde birbirinden oldukça farklı resim çalışmaları ve denemeleri yaptığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, “Giriş” kısmında da belirttiğimiz nedenlerle tüm sanat yaşamını yansıtabilecek kadar her dönemi ifade eden eserler bugün elimizde bulunmamaktadır. Buna rağmen, yayınlanan çeşitli kataloglardan ve sanatçının kendi anlatımlarından önceki dönemler hakkında bilgi edinmiş bulunmaktayız. Bu bilgiler de bu görüşümüzü doğrular niteliktedir.

Adem Genç’in sanatının anlamanın yolu, sanatçının yaşam felsefesini ve benimsediği yöntemi bilmekten geçmektedir. Sanatçı bilimi ve bilimsel yöntemi kendisine rehber edinmiştir. Diyalektik yöntem onun için biricik doğru yöntemdir. Dolayısıyla yaşama bakış açısı, olayları değerlendirmesi ve sanatının biçimlenmesi hep diyalektik yönteme dayanmaktadır. Bilim adamı kimliği taşımanın ötesinde, yaşamın her alanında bilimden, bilimin yol göstericiliğinden şaşmamanın gerekliliği Adem Genç’in kişiliğinde somut bir ifadeye kavuşmaktadır. Sanatçı, kanımızca “bir bilim adamı kafasına ve bir sanatçı yüreğine sahip olmanın” önemini ve güzelliğini ifade eder gibidir. Bir bilim adamının nesnelliğine, disiplinine, kararlılığına ve bir sanatçının duyarlılığına ve yaratıcılığına sahip olmak, Adem Genç açısından oldukça önemli bulduğumuz bir özelliktir. Bu özelliğin, çağdaş, aydın ve özgürlükçü bir birey olmanın ötesinde, gelecekte özgür toplum ve özgür bireylerin egemen olduğu bir dünyanın yaratılabilmesinin temel taşlarından olacağını düşünmekteyiz.

Adem Genç, renk ve boya kullanımındaki ustalığı ve duyarlılığı, çeşitli duygusal iniş çıkışları renkle yansıtmadaki başarısı, Doğu sanatına, geometriye ve matematiğe hakimiyeti ile Çağdaş Türk Resmi’nde özel bir yere sahiptir. 


Çağlar Erbek, İzmir 1997

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)