Okuyucularımız Kazakistan ile olan yakınlığımı ve gönül bağımı bilirler. Bu yakınlık sadece Kazak Kültür Derneği yöneticiliği yapmamla veya yayınladığımız makale ve kitaplarla sınırlı değil. Aile ve akraba bağları ile perçinlenmiş bir yakınlık bu. Benim için ikinci vatandır Kazakistan. Ata yurdudur.
Kazakistan Devleti çifte vatandaşlığa izin vermiyor. Bunun için de haklı sebepleri var kuşkusuz. Bugüne kadar bu haklı gerekçeleri anlayışla karşılamakla birlikte yine de doğru bulmuyordum. Yabancılara değilse bile en azında kendi vatandaşlarına bu hakkı tanıyabileceğini düşünüyordum. Türkiye’deki ve Kazakistan’daki dostlarımızla konuşmalarımız bu yönde oluyordu. Hatta birkaç yıl önce dernek olarak bu yönde bir imza kampanyası yapmayı dahi konuşmuştuk.
Bugün iyi ki böyle bir imza kampanyası yamamışız diyorum. Kazakistan Devleti’nin çifte vatandaşlığa karşı duruşunu ayakta selamlıyorum. Tehdidi önceden algılayan, analiz eden ve buna karşı gerekli tedbiri alıp tavizsiz uygulayan Kazakistan yönetimini yürekten kutluyorum.
Kazakistan’ın ulusal çıkarları ve güvenliği bir avuç vatandaşın çifte vatandaşlık alamaması nedeni ile yaşadığı mahrumiyetlerin kat kat üzerindedir. Böyle bir engel kimi vatandaşlar ve vatandaş adayı yabancılar açısından sıkıntılar yaratsa da Kazak Devleti açısından son derece yaşamsal bir öneme sahiptir.
Orta Asya’nın uçsuz bucaksız steplerindeki geniş ama insansız topraklara ve altında yatan eşsiz zenginliklere sahip olan genç Kazak Cumhuriyeti, bir yandan büyümeye, güçlenmeye çalışırken; diğer yandan da ulusal birliğini ve benliğini korumaya çalışmaktadır. Bunu da başarılı bir biçimde yürüttüğünü söylemek gerekir.
Ülkemizde ortalığın toz duman olduğu, at izinin it izine karıştığı bu kritik dönemlerde tartışmaya açılması gereken en yaşamsal konulardan birinin de Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıdığı çifte vatandaşlık hakkı (ki bence aşırı derecede cömert davranmışız bu konuda) olmalıdır diye düşünüyorum.
Kimin hangi devletle ne ilişkisi olduğu, kimin hangi bedeller karşılığı hangi devletin vatandaşlık hakkına (gizli veya açık) sahip olduğu belli değil. Yargı birilerine dava açıyor, güvenlik güçleri gözaltına almaya gidiyor, bir de bakıyorsun yerinde yeller esiyor. Üstelik öğreniyorsun ki bu şahıs aynı zamanda başka bir ülkenin de vatandaşıymış ve sıkışınca soluğu orada alıvermiş. Ne güzel memleket. Suyundan da koy.
Türkiye Cumhuriyeti bu kanun değişikliğini yapıp çifte vatandaşlığı kaldırsa ve hangi devletin vatandaşlığını tercih ediyorsun diye sorsa kimin kendini nereye ait hissettiği büyük oranda ortaya çıkmaz mı? İçimizdeki Amerikalılar, İngilizler, Almanlar, Ruslar, Araplar hangi vatandaşlığı tercih ederler acaba?
Türk vatandaşlığı bu kadar ucuz olmamalı. Sizi bilmem ama ben aynı zamanda başka bir ülkenin vatandaşı olan; başka bir ülkenin ulusal çıkarlarını koruyacağına dair yemin etmiş hiç kimsenin bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olmasını doğru bulmuyorum.
Türk vatandaşı olup da “Türk” ismine ve “Türk Ulusu”na düşmanlık yapanlar da işin cabası. Almanya vatandaşına ‘ALMAN’, Fransa vatandaşına ‘FRANSIZ’, İngiltere vatandaşına ‘İNGİLİZ’, ABD vatandaşına ‘AMERİKAN’ demekte sakınca görmeyip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına ‘TÜRK’ demenin ırkçılık olduğu yalanına kanmamızı; bu ihanete sessiz kalmamızı bekleyenlere ise söyleyecek söz dahi bulamıyorum.
Çifte vatandaşlığa sahip olan veya başka bir ülkenin vatandaşlığını tercih eden kimseye karşı olumsuz bir tavrım söz konusu değildir. Bu onların tercihidir. Saygı göstermek gerekir. Bu hak onlara tanınmıştır ve onlar da bu haktan yararlanmıştır. Ben bu hakkın tartışılmaya açılması gerektiğini söylüyorum.
Dost ve Kardeş Kazakistan’ın bir bildiği var. Bence onların bildiğini biz de biliyoruz. O zaman gereğini yapmalıyız.
Çağlar Erbek
13 Aralık 2015
Kaynak: http://www.gazetesamruk.com/2015/12/13/caglar-erbek-cifte-vatandaslik-sorgulanmali/