Kırgız lider Almazbek Atambayev’in Kazakistan’ı 15 Ekim’de yapılan seçimlere müdahil olmak ve Kırgızistan’ın içişlerine karışmakla suçlaması üzerinden başlayan gerilim henüz sona ermiş değil.
Atambayev, Bişkek'te 7 Ekim günü yaptığı konuşmada Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev hakkında ağır ifadelerde bulundu.
Kırgızistan’ın eski Cumhurbaşkanı Bakiyev ve yakınlarının Kazakistan’da halen destek gördüğünü söyleyen Atambayev, Nursultan Nazarbayev'in Kırgızistan'ın cumhurbaşkanlığı adaylarından Ömürbek Babanov ile görüşmesini eleştirerek Kazakistan’ı Kırgızistan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmekle suçladı. Bunu yaparken de ölçülü ifadeler kullandığı pek söylenemez.
Kendisi de bunun farkına varmış olacak ki 18 Ekim’de yaptığı bir açıklamada, Nazarbayev hakkında konuşurken yanlış ifadeler kullanmış olabileceğini kabul edip, “Belki, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev hakkında duygusal konuşarak yanlış yaptım. O (Nursultan Nazarbayev) da benim gibi saf (çabuk inanan) birisi.” şeklinde konuştu.
Atambayev’in Kazakistan’ı suçlayan açıklamalarının ardından Kazakistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada "Kırgızistan Cumhurbaşkanı tarafından seçim öncesi yapılan bu sorumsuzca, kışkırtıcı ve yanlış beyanların haklarımız arasında yüzyıllardır süren dostluk ve kardeşlik bağlarına zarar vermeyeceğine inanıyoruz. Kazak tarafı Kırgız Halkıyla geleneksel kardeşlik ilişkilerinin geliştirilmesinde kararlıdır” ifadelerine yer verildi.
Bilindiği gibi 15 Ekim’de yapılan seçimlerde Sosyal Demokrat Parti (SPDK) adayı Sooronbay Jeenbekov, Cumhuriyet-Ata Jurt Partisi adayı Ömürbek Babanov ve diğer adaylar karşısında seçimi ilk turda kazanmıştı.
Aslında bu gerilimin ilk kıvılcımlar yılın başlarında çakılmıştı desek yanlış olmaz. Zira Atambayev Şubat ayında Euronews’e verdiği röportajda 2010 yılında Kazakistan’ın bir buçuk ay kendilerine abluka uyguladığını bunun da Kırgızistan’da insan kayıplarına yol açtığını söyledi.
Atambayev’in bu çıkışlarına cevap vermek zorunluluğu hisseden Nazarbayev ise, 2010 yılında meşru cumhurbaşkanı devrilip yurtdışına çıktığında, Kırgızistan cezaevlerindeki tutukluların serbest bırakıldığını ve bu insanların kendi ülkelerine girmesini engellemek için sınırlarındaki tedbirleri artırmak zorunda kaldıklarını söyledi. Gelecekte böyle bir durum tekrarlanırsa aynı şeyi yapacaklarını söyleyen Nazarbayev, bu durumla karşılaşan her devletin sınırlarını kapatacağını ifade etti.
Aslında son yıllarda Atambayev liderliğindeki Kırgızistan ile başka ülkeler arasında da sorunlar yaşandığını belirmek gerek. Bu ülkeler arasında uzunca bir süre çok yakın ilişki içerisinde olunan Türkiye’de var. Kazakistan ve Türkiye’nin yanı sıra ABD, Rusya, Belarus ve Özbekistan’ı da bu ülkeler arasında saymak mümkün.
Kazakistan’ın yaşanan gelişmeler karşısında sınırdaki kontrolleri sıkılaştırması ile birlikte Kırgızistan-Kazakistan sınır geçişleri zorlaştı ve sınır kapılarında oluşan kuyruklar her geçen gün biraz daha uzamaya başladı. Ticareti olumsuz etkileyen bu uygulamadan en büyük zararı ise halk görüyor. Bu nedenle krizin aşılıp ilişkilerin normalleşmesini en çok iki ülkenin halkı istemektedir.
2002 yılında Türkmenistan’ın merhum lideri Saparmurat Türkmenbaşı, kendisine yönelik bir suikast girişiminden Özbekistan’ı sorumlu tuttuğunda iki ülke arasında ciddi bir kriz baş göstermişti. Bugün Kazakistan ve Kırgızistan arasında yaşanan kriz belki de o günden beri Orta Asya’daki komşu ülkeler arasında yaşanan en ciddi kriz oldu.
Bugünkü krizi 2002’deki Türkmenistan-Özbekistan krizinden farklı kılan durumlardan birisi de Kazakistan ve Kırgızistan’ın; Avrasya Ekonomik Birliği (ЕАЭС - Евразийский экономический союз), Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (ОДКБ - Организация Договора о коллективной безопасности) ve Türk Keneşi (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi) gibi önemli birlikler içerisinde yer alan müttefikler olmasıdır. Böylesine önemli birlikler içerisinde bulunan iki müttefik ülkenin aralarındaki krizi en kısa sürede ve en akılcı biçimde çözmeleri için birden fazla sebepleri ve ortak zeminleri vardır.
Bundan daha da önemlisi, ortak geçmişe ve kültüre sahip olan Kazak ve Kırgız halklarının kardeşliği, hiçbir kişisel ve fevri çıkışla, anlık duygusal tepkilerle zedelenmeyecek kadar güçlüdür. İki kardeş halk arasındaki gerilim ancak iki ülkenin gelişip güçlenmesinden, birlik ve beraberlik içinde bulunmasından yana olmayan birtakım yabancı güç merkezlerinin işine yarar. Bu nedenle, bu kriz daha fazla uzatılmadan, diplomasi ve diyalog yoluyla çözülmelidir. Her iki ülkenin yöneticileri bunu yapacak güce ve siyasi donanıma sahiptir.
Kırgızistan’ın eski Cumhurbaşkanı Bakiyev ve yakınlarının Kazakistan’da halen destek gördüğünü söyleyen Atambayev, Nursultan Nazarbayev'in Kırgızistan'ın cumhurbaşkanlığı adaylarından Ömürbek Babanov ile görüşmesini eleştirerek Kazakistan’ı Kırgızistan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmekle suçladı. Bunu yaparken de ölçülü ifadeler kullandığı pek söylenemez.
Kendisi de bunun farkına varmış olacak ki 18 Ekim’de yaptığı bir açıklamada, Nazarbayev hakkında konuşurken yanlış ifadeler kullanmış olabileceğini kabul edip, “Belki, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev hakkında duygusal konuşarak yanlış yaptım. O (Nursultan Nazarbayev) da benim gibi saf (çabuk inanan) birisi.” şeklinde konuştu.
Atambayev’in Kazakistan’ı suçlayan açıklamalarının ardından Kazakistan Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada "Kırgızistan Cumhurbaşkanı tarafından seçim öncesi yapılan bu sorumsuzca, kışkırtıcı ve yanlış beyanların haklarımız arasında yüzyıllardır süren dostluk ve kardeşlik bağlarına zarar vermeyeceğine inanıyoruz. Kazak tarafı Kırgız Halkıyla geleneksel kardeşlik ilişkilerinin geliştirilmesinde kararlıdır” ifadelerine yer verildi.
Bilindiği gibi 15 Ekim’de yapılan seçimlerde Sosyal Demokrat Parti (SPDK) adayı Sooronbay Jeenbekov, Cumhuriyet-Ata Jurt Partisi adayı Ömürbek Babanov ve diğer adaylar karşısında seçimi ilk turda kazanmıştı.
Aslında bu gerilimin ilk kıvılcımlar yılın başlarında çakılmıştı desek yanlış olmaz. Zira Atambayev Şubat ayında Euronews’e verdiği röportajda 2010 yılında Kazakistan’ın bir buçuk ay kendilerine abluka uyguladığını bunun da Kırgızistan’da insan kayıplarına yol açtığını söyledi.
Atambayev’in bu çıkışlarına cevap vermek zorunluluğu hisseden Nazarbayev ise, 2010 yılında meşru cumhurbaşkanı devrilip yurtdışına çıktığında, Kırgızistan cezaevlerindeki tutukluların serbest bırakıldığını ve bu insanların kendi ülkelerine girmesini engellemek için sınırlarındaki tedbirleri artırmak zorunda kaldıklarını söyledi. Gelecekte böyle bir durum tekrarlanırsa aynı şeyi yapacaklarını söyleyen Nazarbayev, bu durumla karşılaşan her devletin sınırlarını kapatacağını ifade etti.
Aslında son yıllarda Atambayev liderliğindeki Kırgızistan ile başka ülkeler arasında da sorunlar yaşandığını belirmek gerek. Bu ülkeler arasında uzunca bir süre çok yakın ilişki içerisinde olunan Türkiye’de var. Kazakistan ve Türkiye’nin yanı sıra ABD, Rusya, Belarus ve Özbekistan’ı da bu ülkeler arasında saymak mümkün.
Kazakistan’ın yaşanan gelişmeler karşısında sınırdaki kontrolleri sıkılaştırması ile birlikte Kırgızistan-Kazakistan sınır geçişleri zorlaştı ve sınır kapılarında oluşan kuyruklar her geçen gün biraz daha uzamaya başladı. Ticareti olumsuz etkileyen bu uygulamadan en büyük zararı ise halk görüyor. Bu nedenle krizin aşılıp ilişkilerin normalleşmesini en çok iki ülkenin halkı istemektedir.
2002 yılında Türkmenistan’ın merhum lideri Saparmurat Türkmenbaşı, kendisine yönelik bir suikast girişiminden Özbekistan’ı sorumlu tuttuğunda iki ülke arasında ciddi bir kriz baş göstermişti. Bugün Kazakistan ve Kırgızistan arasında yaşanan kriz belki de o günden beri Orta Asya’daki komşu ülkeler arasında yaşanan en ciddi kriz oldu.
Bugünkü krizi 2002’deki Türkmenistan-Özbekistan krizinden farklı kılan durumlardan birisi de Kazakistan ve Kırgızistan’ın; Avrasya Ekonomik Birliği (ЕАЭС - Евразийский экономический союз), Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (ОДКБ - Организация Договора о коллективной безопасности) ve Türk Keneşi (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi) gibi önemli birlikler içerisinde yer alan müttefikler olmasıdır. Böylesine önemli birlikler içerisinde bulunan iki müttefik ülkenin aralarındaki krizi en kısa sürede ve en akılcı biçimde çözmeleri için birden fazla sebepleri ve ortak zeminleri vardır.
Bundan daha da önemlisi, ortak geçmişe ve kültüre sahip olan Kazak ve Kırgız halklarının kardeşliği, hiçbir kişisel ve fevri çıkışla, anlık duygusal tepkilerle zedelenmeyecek kadar güçlüdür. İki kardeş halk arasındaki gerilim ancak iki ülkenin gelişip güçlenmesinden, birlik ve beraberlik içinde bulunmasından yana olmayan birtakım yabancı güç merkezlerinin işine yarar. Bu nedenle, bu kriz daha fazla uzatılmadan, diplomasi ve diyalog yoluyla çözülmelidir. Her iki ülkenin yöneticileri bunu yapacak güce ve siyasi donanıma sahiptir.
Çağlar Erbek