Birleşmiş Milletler
2050 yılına kadar dünyada 5 milyardan fazla insan artık yeterli içeme suyuna
sahip olamayacağı görüşünde. BM Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) insanlık için
bir su krizi öngörüyor. Küresel ısınma, su kaynaklarının yetersiz yönetimi
ve acil durum uyarı sistemlerinin eksikliği gibi etkenlerle birleştiğinde, sel
ve kuraklıklar insanlar için daha tehlikeli hale gelecek ve maalesef ki dönüşü
olmayan bir noktaya gelinecek.
Konuya ilişkin WMO ve 20
uluslararası kuruluş ve araştırma merkezinin yaptığı çalışmada önümüzdeki birkaç
on yıl içinde daha fazla insanın artık yeterli içme suyuna sahip olamayacağı sonucuna
varıldığı ifade ediliyor. 2018 yılı rakamlarına göre dünyada 3,6 milyar insan
temiz suya erişmekte zorluk yaşarken bu rakam 2050 yılından 5 milyarı geçecek.
Küresel bir iklim
felaketinin kaçınılmaz olduğu ortada. Üstelik dünya sadece kuraklıktan
etkilenmeyecek. Bazı bölgelerde yağış yoğunluğu artmaya devam edecek. 2020'de
Asya'daki yağmurlar Japonya, Çin, Endonezya, Nepal, Pakistan ve Hindistan'da
sellere yol açtı. Yüzlerce insan öldü ve milyonlarca insan harap olmuş
bölgelerden taşınmak zorunda kaldı. 2021'de doğal afetler yüzlerce
Avrupalının da ölümüne neden oldu ve altyapıya ciddi şekilde zarar verdi. WMO,
300.000'den fazla insanın selden ve 700.000'den fazla kişinin kuraklık ve bunun
sonucunda ortaya çıkan gıda kıtlığından öldüğünü tahmin ediyor.
Su güvenliği tüm
dünyada ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. WMO’nun raporuna göre ulusal meteoroloji
ve hidroloji kuruluşlarının yaklaşık yüzde 60'ı iklim kriziyle başarılı bir
şekilde mücadele etmek için gerekli kapasiteye sahip değil. WMO başkanı,
durumun Orta Asya, Afrika ve ada devletlerinde en kötü olduğunu ifade ediyor.
WMO önceki
çalışmalarında son 50 yılda ölümcül doğal afetlerin sayısının beş kat arttığını
tespit etmişti. Yarım yüzyılda, doğal afetler iki milyondan fazla insanın
ölümüne neden oldu. Afetlerden kaynaklanan ekonomik zarar da 1970'lerde
175,4 milyar dolardan 2010'larda 1,38 trilyon dolara yükseldi ve yarım
yüzyıldaki toplam kayıp 3,64 trilyon dolara ulaştı.
Bilim insanları,
dünyadaki su kaynaklarının yönetimine acilen daha fazla fon tahsis edilirse,
afetlerin ve kurbanlarının sayısını azaltmanın mümkün olduğuna
inanıyor. Zengin ekonomilerin, gelişmekte olan ülkelerin güçlü afet uyarı
sistemleri (Asya'da sel ve Afrika'da kuraklık) oluşturmalarına yardımcı olmalarının
önemine dikkat çekiliyor.
İklim felaketinin
doğal sonuçlarından biri de kuşkusuz ki iklim göçleri olacaktır. Milyonlarca
insan hayatta kalabilmek; temiz su ve yiyeceğe ulaşmak için yaşadıkları yerleri
tek edip daha elverişle bölgelere göç edecektir. Dünya halen savaşlardan ve
çatışmalardan kaynaklanan düzensiz göç ve beraberinde gelen sorunlara çözüm
bulmaktan uzakken, yakın bir gelecekte çok daha büyük bir göç sorunuyla karşı
karşıya kalabilir. Üstelik mevcut durum gelecek için umut beslemeyi pek mümkün
kılmıyor.
Türkiye’nin özellikle
Suriyeli ve Afgan göçmenler konusunda sırtlandığı yükün ve yaşanılan sorunların
büyüklüğü göz önünde bulundurulursa, gelecekte yaşanabilecek çok daha büyük
çaplı göçlerin nelere yol açabileceğini tahmin etmek oldukça güç.
Türkiye ve diğer Türk
cumhuriyetlerinin iklim felaketi ve muhtemel iklim göçleri sorununa ilişkin
yoğun bir iş birliği yapması ve ortak akıl geliştirerek acil önlemler alması
gerektiğini düşünüyorum. Muhtemel risklerin yanı sıra Özellikle Kazakistan’daki
Aral ve Semey gibi büyük çevre felaketleri ve Hazar’ın durumu da göz önüne
alındığında konun önemi daha iyi anlaşılmaktadır.
Özellikle su
güvenliğini sağlamak; su yönetimini planlı ve akılcı biçimde yürütmek ve bunun
için gerekli ve yeterli bir fon oluşturmak; güçlü afet uyarı sistemleri geliştirmek;
toprak kaybının, çoraklaşmanın ve betonlaşmanın önüne geçmek; ormanları ve
tarım arazilerini korumak ve genişletmek; gıda güvenliğini sağlamak; tarım ve
hayvancılığı güçlendirip gıdada dışa bağımlılığı azaltmak; çevre kirliliği ile
etkin biçimde müdahale etmek gibi bir dizi tedbiri hayata geçirmek zorundayız.
İklim felaketlerine
dair önlemler alınırken diğer yandan da göç sorununa karşı etkili tedbirler almak
gerekir. Her şeyden önce yasal altyapıyı oluştururken ulusal çıkarları ön
planda tutmak zorundayız. Etkili bir sınır güvenliğinden, ülke içindeki
düzensiz göçmenlerin kontrol altında tutulması ve mümkün olan en kısa sürede
ülkelerine dönmelerinin sağlanmasına kadar birçok tedbir titizlikle ele
alınmalı ve uygulanmalıdır.
Savunma alanındaki
mevcut iş birliğinin kapsamını iklim felaketleri, düzensiz göç ve muhtemel çatışmalara
karşı önlemler açısından genişletmek ve geliştirmek yararlı olacaktır. Sivil
toplum kuruluşlarının bu alanda ortak çalışmalar yapmaları teşvik edilmeli de
desteklenmelidir. Türkiye’nin düzensiz göçmeler sorununda yaşadığı sıkıntılar
iyi analiz edilmeli ve daha büyük sıkıntılar yaşanmaması için azami çaba sarf
edilmelidir.
Çağlar ERBEK
Araştırmacı – Yazar
Kazak Kültür Platformu Başkanı