KÜRESEL İKLİM FELAKETİ VE GÖÇ SORUNU

Çağlar Erbek
0



Çağlar ERBEK
Yeni Türkiye Dergisi, Cilt 3, Sayı 122, Sayfa 233-234, Ankara 2022

Birleşmiş Milletler 2050 yılına kadar dünyada 5 milyardan fazla insan artık yeterli içeme suyuna sahip olamayacağı görüşünde. BM Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) insanlık için bir su krizi öngörüyor. Küresel ısınma, su kaynaklarının yetersiz yönetimi ve acil durum uyarı sistemlerinin eksikliği gibi etkenlerle birleştiğinde, sel ve kuraklıklar insanlar için daha tehlikeli hale gelecek ve maalesef ki dönüşü olmayan bir noktaya gelinecek.

Konuya ilişkin WMO ve 20 uluslararası kuruluş ve araştırma merkezinin yaptığı çalışmada önümüzdeki birkaç on yıl içinde daha fazla insanın artık yeterli içme suyuna sahip olamayacağı sonucuna varıldığı ifade ediliyor. 2018 yılı rakamlarına göre dünyada 3,6 milyar insan temiz suya erişmekte zorluk yaşarken bu rakam 2050 yılından 5 milyarı geçecek.

Küresel bir iklim felaketinin kaçınılmaz olduğu ortada. Üstelik dünya sadece kuraklıktan etkilenmeyecek. Bazı bölgelerde yağış yoğunluğu artmaya devam edecek. 2020'de Asya'daki yağmurlar Japonya, Çin, Endonezya, Nepal, Pakistan ve Hindistan'da sellere yol açtı. Yüzlerce insan öldü ve milyonlarca insan harap olmuş bölgelerden taşınmak zorunda kaldı. 2021'de doğal afetler yüzlerce Avrupalının da ölümüne neden oldu ve altyapıya ciddi şekilde zarar verdi. WMO, 300.000'den fazla insanın selden ve 700.000'den fazla kişinin kuraklık ve bunun sonucunda ortaya çıkan gıda kıtlığından öldüğünü tahmin ediyor. 

Su güvenliği tüm dünyada ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. WMO’nun raporuna göre ulusal meteoroloji ve hidroloji kuruluşlarının yaklaşık yüzde 60'ı iklim kriziyle başarılı bir şekilde mücadele etmek için gerekli kapasiteye sahip değil. WMO başkanı, durumun Orta Asya, Afrika ve ada devletlerinde en kötü olduğunu ifade ediyor.

WMO önceki çalışmalarında son 50 yılda ölümcül doğal afetlerin sayısının beş kat arttığını tespit etmişti. Yarım yüzyılda, doğal afetler iki milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu. Afetlerden kaynaklanan ekonomik zarar da 1970'lerde 175,4 milyar dolardan 2010'larda 1,38 trilyon dolara yükseldi ve yarım yüzyıldaki toplam kayıp 3,64 trilyon dolara ulaştı.

 

Bilim insanları, dünyadaki su kaynaklarının yönetimine acilen daha fazla fon tahsis edilirse, afetlerin ve kurbanlarının sayısını azaltmanın mümkün olduğuna inanıyor. Zengin ekonomilerin, gelişmekte olan ülkelerin güçlü afet uyarı sistemleri (Asya'da sel ve Afrika'da kuraklık) oluşturmalarına yardımcı olmalarının önemine dikkat çekiliyor.

İklim felaketinin doğal sonuçlarından biri de kuşkusuz ki iklim göçleri olacaktır. Milyonlarca insan hayatta kalabilmek; temiz su ve yiyeceğe ulaşmak için yaşadıkları yerleri tek edip daha elverişle bölgelere göç edecektir. Dünya halen savaşlardan ve çatışmalardan kaynaklanan düzensiz göç ve beraberinde gelen sorunlara çözüm bulmaktan uzakken, yakın bir gelecekte çok daha büyük bir göç sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Üstelik mevcut durum gelecek için umut beslemeyi pek mümkün kılmıyor.

Türkiye’nin özellikle Suriyeli ve Afgan göçmenler konusunda sırtlandığı yükün ve yaşanılan sorunların büyüklüğü göz önünde bulundurulursa, gelecekte yaşanabilecek çok daha büyük çaplı göçlerin nelere yol açabileceğini tahmin etmek oldukça güç.

Türkiye ve diğer Türk cumhuriyetlerinin iklim felaketi ve muhtemel iklim göçleri sorununa ilişkin yoğun bir iş birliği yapması ve ortak akıl geliştirerek acil önlemler alması gerektiğini düşünüyorum. Muhtemel risklerin yanı sıra Özellikle Kazakistan’daki Aral ve Semey gibi büyük çevre felaketleri ve Hazar’ın durumu da göz önüne alındığında konun önemi daha iyi anlaşılmaktadır.

Özellikle su güvenliğini sağlamak; su yönetimini planlı ve akılcı biçimde yürütmek ve bunun için gerekli ve yeterli bir fon oluşturmak; güçlü afet uyarı sistemleri geliştirmek; toprak kaybının, çoraklaşmanın ve betonlaşmanın önüne geçmek; ormanları ve tarım arazilerini korumak ve genişletmek; gıda güvenliğini sağlamak; tarım ve hayvancılığı güçlendirip gıdada dışa bağımlılığı azaltmak; çevre kirliliği ile etkin biçimde müdahale etmek gibi bir dizi tedbiri hayata geçirmek zorundayız.

İklim felaketlerine dair önlemler alınırken diğer yandan da göç sorununa karşı etkili tedbirler almak gerekir. Her şeyden önce yasal altyapıyı oluştururken ulusal çıkarları ön planda tutmak zorundayız. Etkili bir sınır güvenliğinden, ülke içindeki düzensiz göçmenlerin kontrol altında tutulması ve mümkün olan en kısa sürede ülkelerine dönmelerinin sağlanmasına kadar birçok tedbir titizlikle ele alınmalı ve uygulanmalıdır.

Savunma alanındaki mevcut iş birliğinin kapsamını iklim felaketleri, düzensiz göç ve muhtemel çatışmalara karşı önlemler açısından genişletmek ve geliştirmek yararlı olacaktır. Sivil toplum kuruluşlarının bu alanda ortak çalışmalar yapmaları teşvik edilmeli de desteklenmelidir. Türkiye’nin düzensiz göçmeler sorununda yaşadığı sıkıntılar iyi analiz edilmeli ve daha büyük sıkıntılar yaşanmaması için azami çaba sarf edilmelidir.


Çağlar ERBEK
Araştırmacı – Yazar
Kazak Kültür Platformu Başkanı

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)