Toplumsal yapıdan etkilenirken aynı zamanda da onu etkileyen ve geliştiren unsurlardan biridir sanat… Toplumsal gelişmelere, dönüşümlere katkıda bulunmuştur. Bununla birlikte sanatın toplumsal işlevini değerlendirirken özenli davranmak gerekmektedir. Ancak dikkatli bir çaba ile söz konusu etkileri doğru bir biçimde açıklamak mümkün olacaktır.
Sanat ve sanat tarihi araştırmalarında, toplumbilimsel yaklaşımların gerekliliğine değinmenin hemen ardından, ülkemizde pek de eski olmayan ‘sanat toplumbilimi’ kavramı üzerinde kısaca durmakta yarar var.
Selçuk Mülayim, ‘Sanat Tarihi Metodu’ adlı eserinde şöyle diyor:
“Sosyoloji, toplumları, sanat tarihi
ise insan toplumlarının ürünlerini inceler. Bu belirlemeye göre, toplum
içindeki insan, özellikle sanatçının durumunu ele almak, toplum yapısıyla
birlikte düşünülmesi gereken bir olaydır.
İnsanın yarattıklarını incelerken onun,
evrensel bir yaratık olması yanında, ulusal, toplumsal bir varlık olduğu da
belirlenince; yaratıcı bireyin anlaşılmasında, onun bağlı olduğu toplumsal yapı
da önemle ele alınmaya başlanmıştır.”[1]
Yazar
daha sonra H. Taine’den şu sözleri aktarıyor:
“Bir
toplumun, toplumsal ve entelektüel durumu, sanatçı için bir standart oluşturur;
sanatçılar, toplumdan izole yaşayamazlar.”[2]
Prof. Dr. Özer Ozankaya, ‘Toplumbilim Terimleri Sözlüğü’nde sanat toplumbilimini; toplumlardaki, toplumsal kümelerdeki sanat etkinliklerinin özelliklerini, toplum yapısının belli başlı kesimleriyle arasındaki ilişkileri, güzellik anlayış ve anlatımlarındaki değişmeleri düzenlilikleri içinde incelemeyi amaçlayan toplumbilim kesimi olarak tanımlamaktadır.
“Sanatın estetiksel haz verme işlevi
yanında, iletişimsel bir işlevi, eğitimsel bir işlevi, kültürel bir işlevi, bir
bilinçlendirme işlevi, bir aydınlatma işlevi ve genelde bir toplumsallaştırma
işlevi vardır.
Sanat toplumbilimi, sanatı bu
bağlamda, yani toplumsal yapıdaki değişme süreci içinde ele alan, irdeleyen,
inceleyen ve açıklamaya çalışan bir toplumbilim dalıdır.”[3]
Armağan, bu tanımlamanın ardından sanatın toplumbilimsel açıdan ele alınıp incelenmesine 20. yüzyılda başlandığını, 1950’lerden sonra toplumbilimcilerin, genelde sanatı ve özelde de sanat dallarını incelemeye yöneldiklerini ve günümüzde sanat toplumbiliminin yavaş yavaş toplumbilimin özel bir dalı olmaya başladığını söylemektedir. Ayrıca, ‘genel sanat toplumbilimi’, ‘müzik toplumbilimi’, ‘yazın toplumbilimi’, ‘tiyatro toplumbilimi’ gibi sanat toplumbilimi dallarının ortaya çıktığını vurgulamaktadır.[4]
İnsanlık tarihinde sanatın önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Toplumların gelişmesinde ve dönüşmesinde sanatın önemli bir rolü olmuştur. Sanat, hem toplumsal yapıdan ve toplumsal gelişmelerden etkilenmiş, hem de onu etkilemiştir. Nitekim sanat, içinde doğduğu toplumun değerleri üzerinde serpilip gelişir ve aynı zamanda özünde taşıdığı ilerici niteliği ile de topluma yol gösteren, onu ileri taşıyan bir rol üstlenir.
Bir toplumun maddi üretim tarzı o toplumun yaşam tarzını belirler. Egemen üretim ilişkileri, toplumsal ilişkilerin de belirleyicisidir. Bu tespit, tüm üst yapı ürünlerinin incelenmesinde alt yapının temel alınması gerekliliğini doğurmaktadır. Bir üst yapı ürünü olan sanatın da temel belirleyici etkeni, içerisinde oluştuğu toplumun maddi üretim tarzı ve üretim ilişkileridir. Belli bir toplumun sanatını incelerken, tarihsel ve toplumsal koşulları çok iyi irdelemek ve bunu yaparken de üretim ilişkilerini temel hareket noktası olarak almak gerekir.
Sanatçının mevcut üretim ilişkilerindeki, toplumsal yaşamdaki konumu çok önemlidir. Bu önem, sanatçının yaşadığı tarihsel, toplumsal koşullardan soyutlanmış olarak düşünülemeyeceği gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Sanatçı her şeyden önce bir bireydir ve tüm diğer bireyler gibi yaşadığı toplumsal ortamdan etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu toplumsal etkiler elbette ki sanatına yansıyacaktır. Bu nedenle de sanatçının içinde bulunduğu tarihsel, toplumsal koşulları ve üretim ilişkilerindeki konumunu bilmeden sanatçıyı ve sanatını anlamak mümkün olmayacaktır.
İlkel topluluklarda daha çok büyüsel ve dinsel bir nitelik taşıyan sanat, insanların doğaya karşı savaşımlarında en önemli silahlardan birisi olmuştur. Toplumsal gelişmelere paralel olarak sanatın işlevi de genişlemiştir.
[1]
Selçuk MÜLAYİM., Sanat Tarihi Metodu, İstanbul 1983, s.140
[2] S.
MÜLAYİM., ay.es., s.141
[3]
İbrahim ARMAĞAN., Sanat Toplumbilimi, İzmir 1982, s.30
[4] İbrahim ARMAĞAN., a.g.e, s.30