Dr. Çağlar ERBEKSiyaset BilimciKazak Kültür Platformu Başkanı
1. Giriş
İklim değişikliği, son yıllarda küresel ölçekte ciddi çevresel, sosyal ve
ekonomik etkiler doğuran önemli bir sorun haline gelmiştir. Dünyadaki çoğu
ülkede olduğu gibi Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri de bu değişimlerin
sonuçlarıyla yüzleşmektedir. İklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar,
değişken yağış rejimleri ve ekstrem hava olayları, bu bölgelerde yaşayan halkın
yaşam koşullarını doğrudan etkilemektedir. Bu etkilerin en çarpıcı
sonuçlarından biri de kitlesel göçlerdir.
İklim değişikliği, doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırarak tarım,
su kaynakları ve yaşam alanları üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu
ortamda kitlesel göçler hızla artmakta; insanlar güvenli bir yaşam ve geçim
kaynakları arayışında yer değiştirmektedir. İklim göçü olarak da adlandırılan
bu olgu, araştırmacıların ve politika yapıcıların dikkatini çeken önemli bir
konu haline gelmiştir.
Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri, geniş coğrafi alanları ve çeşitlilik
gösteren iklim özellikleri nedeniyle bu dönüşümlerin somut olarak gözlemlendiği
bölgeler arasındadır. Türkiye'nin Akdeniz ikliminden İç Anadolu'nun karasal
iklimine kadar geniş bir yelpazede değişimlerin yaşandığı, Türk
Cumhuriyetleri’nin de kendine has iklim ve coğrafi koşullara sahip olduğu göz
önünde bulundurulduğunda, bu bölgelerde iklim değişikliklerinin etkileri
derinlemesine incelenmelidir.
Bu makale, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri özelinde iklim değişikliği ve bu
değişikliklerin kitlesel göçler üzerine etkilerini analiz etmeyi
amaçlamaktadır. İlk olarak, iklim değişikliği ve göç arasındaki ilişkiyi ele
alarak konunun önemini vurgulayacak ve daha sonra bölgesel iklim
değişikliklerinin genel durumunu değerlendirecektir. İlerleyen bölümlerde ise
iklim değişikliklerinin sosyo-ekonomik etkilerini ve kitlesel göçlerin sebeplerini
detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
1.1. Konunun Önemi
İklim değişikliği, hem Türkiye hem de Türk Cumhuriyetleri üzerinde derin ve
çok yönlü etkiler yaratmaktadır. Küresel ısınmanın hızlanması, mevsimsel
değişikliklerin öngörülemez hale gelmesi ve aşırı hava olaylarının artışı gibi
faktörler, tarım, su kaynakları ve insan sağlığı gibi kritik alanları doğrudan
etkilemektedir. Bu değişimlerin en önemli sonuçlarından biri de kitlesel göç
hareketleridir. İklim değişikliği ve göç arasındaki bu ilişki, ülkelerin
sosyal, ekonomik ve siyasi yapısını derinden sarsabilecek potansiyele sahiptir.
Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri, coğrafi
konumları ve iklim koşulları nedeniyle, iklim değişikliğinin etkilerine en açık
bölgelerden bazılarıdır. Özellikle Türkiye, hem Akdeniz iklim kuşağında
bulunması hem de farklı ekolojik bölgeleri barındırması sebebiyle çeşitli
iklimsel tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır. Benzer şekilde Türk
Cumhuriyetleri de geniş bir coğrafyaya yayılmaları ve zengin doğal kaynaklara
sahip olmaları nedeniyle iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine açık
durumdadır.
Bu bağlamda, iklim değişikliğinin sosyal yapılar üzerindeki etkilerini
anlamak ve analiz etmek büyük önem taşır. Tarımda verimliliğin düşmesi, su
kaynaklarının azalması ve yaşam koşullarının kötüleşmesi gibi faktörler,
özellikle kırsal alanlarda yaşayan insanların şehir merkezlerine veya başka
ülkelere göç etmelerine yol açabilir. Bu göç hareketleri, sadece göç eden
bireyler için değil, aynı zamanda göç alınan bölgeler için de önemli sorunlar
doğurabilir.
Dolayısıyla, iklim değişikliğinin sebep olduğu göç hareketlerinin
anlaşılması ve yönetilmesi, hem bilimsel araştırmalar hem de politika yapıcılar
açısından kritik bir gündem maddesi olmalıdır. Aksi takdirde, bu tür kitlesel
göç hareketleri sosyal huzursuzluk, ekonomik eşitsizlikler ve hatta siyasi
istikrarsızlık gibi daha büyük sorunlara yol açabilir.
1.2. İklim Değişikliği ve Göç Arasındaki
İlişki
İklim değişikliği, yirminci yüzyılın sonlarından itibaren gittikçe artan
bir şekilde dünya genelinde önemli bir tehdide dönüşmüştür. Bu değişiklikler,
özellikle iklim kuşağına bağlı olarak çeşitli bölgelerde farklı şekillerde
kendini göstermektedir. Türkiye ve Türk cumhuriyetleri, hem coğrafi konumları
hem de sosyo-ekonomik yapıları gereği bu değişimlerden belirgin şekilde
etkilenmektedir. İklim değişikliği ve göç arasındaki ilişki, bu etkilerin bir
yan ürünüdür ve oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir.
İklim değişikliğinin yaratmış olduğu çevresel sorunlar, özellikle kuraklık,
su kaynaklarının azalması, tarımsal verimlilikte düşüş gibi faktörler,
insanların yaşadıkları bölgeleri terk etmesine neden olmaktadır. Örneğin,
Türkiye'nin güneydoğu bölgelerinde yaşanan kuraklık, tarım faaliyetlerinin
sürdürülebilirliğini tehdit etmekte ve bu durum, kırsal kesimde yaşayan
insanları büyük şehirlere göçe zorlamaktadır.
Türk cumhuriyetlerinde de benzer dinamikler gözlemlenmektedir. Ülkelerin
çoğu, iklim değişikliğinin tetiklediği doğal afetler ve çevresel krizlerle
mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Su kaynaklarının azalması ve çölleşme gibi
olaylar, özellikle Orta Asya’daki ülkelerde ciddi göç hareketlerine sebep
olmaktadır. İnsanlar, yaşadıkları bölgelerde gerekli yaşam koşullarını
bulamayınca, daha iyi su ve geçim kaynaklarına sahip bölgelere yönelmektedir.
Bu göç olgusu, sadece bireysel değil, toplumsal ve ekonomik boyutlarda da
kendini göstermektedir. Göç eden kişiler, gittikleri bölgelerde yeni
sosyo-ekonomik yapıların oluşmasına neden olurken, geldikleri yerlerde de
demografik ve ekonomik değişikliklere yol açmaktadır. Dolayısıyla, iklim
değişikliği ve göç arasındaki ilişki, bu iki fenomenin birbirini karşılıklı
olarak nasıl dönüştürdüğünü anlamak açısından kritik öneme sahiptir.
2. Bölgesel İklim Değişikliklerinin
Genel Durumu
İklim değişikliği, son yıllarda hızla artan bir küresel sorun haline
gelmiştir. Özellikle Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri, bu değişikliklerden
önemli ölçüde etkilenen bölgeler arasında yer almaktadır. Bölgesel iklim
değişikliği, sıcaklık artışları, yağış düzenlerindeki değişiklikler ve ekstrem
hava olaylarının sıklığında artış gibi bir dizi olguyu kapsamaktadır. Bu durum,
hem ekolojik dengeyi bozmakta hem de ekonomiden tarıma, su kaynaklarından halk
sağlığına kadar birçok alanda ciddi etkiler yaratmaktadır.
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle iklim
değişikliğinin farklı yansımalarını yoğun bir şekilde yaşamaktadır. Akdeniz
iklim kuşağında yer alan Türkiye, yaz aylarında daha şiddetli kuraklıklar ve
sıcak hava dalgaları ile karşı karşıya kalırken, kış aylarında ise ani ve yoğun
yağmurlar ya da kar yağışları yaşanmaktadır. Bu durum, tarımsal üretimi ve gıda
güvenliğini tehdit eden bir faktör haline gelmektedir.
Türk Cumhuriyetleri ise,
genellikle karasal iklim koşullarına sahiptir ve bu da iklim değişikliğinin
etkilerini oldukça yoğunlaştırmaktadır. Özellikle, Özbekistan, Kazakistan,
Türkmenistan gibi ülkelerde su kaynaklarının azalması ve çölleşme gibi olgular
dikkat çekmektedir. Ayrıca, sıcaklık artışlarının bölgede yaygın olması, enerji
tüketiminde artış ve bazı bitki türlerinin yok olmasına neden olmaktadır. Genel
olarak, bu cumhuriyetlerde iklim değişikliği, toplulukların yaşayış
biçimlerini, ekonomik faaliyetlerini ve göç eğilimlerini doğrudan
etkilemektedir.
Bölgesel iklim değişikliklerinin derinlemesine incelenmesi, bu olgunun
etkilerini anlamak ve gerekli önlemleri almak adına büyük önem taşımaktadır.
2.1. Türkiye'de İklim Değişikliği
Türkiye'de iklim değişikliğinin etkileri son yıllarda daha belirgin hale
gelmiş ve özellikle tarım, su kaynakları ve yerleşim bölgeleri üzerinde çeşitli
olumsuz etkiler yaratmıştır. Türkiye, Akdeniz iklim kuşağında yer aldığından
dolayı, iklim değişikliklerine karşı oldukça hassas bir bölgede bulunmaktadır.
Bu çerçevede, artan sıcaklıklar, değişen yağış rejimleri ve ekstrem hava
olaylarının sıklığındaki artış, Türkiye'nin birçok bölgesinde çeşitli sorunlara
yol açmıştır.
Artan Sıcaklıklar: Son on
yılda Türkiye genelinde ortalama sıcaklıklar belirgin bir şekilde artmıştır.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2020 yılı, Türkiye’nin en sıcak
yıllarından biri olarak kaydedilmiştir. Bu durum, özellikle yaz aylarında ciddi
sağlık sorunlarına, su kıtlığına ve orman yangınlarına neden olmaktadır.
Değişen Yağış Rejimleri:
Türkiye’de yer alan çeşitli bölgelerde yağış rejimlerinde belirgin
değişiklikler gözlenmiştir. Özellikle İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde
kış yağışlarının azalması, tarımsal üretim açısından büyük riskler
barındırmaktadır. Aynı zamanda, aşırı yağışlar ve ani sel baskınları da
yerleşim bölgelerinde maddi hasara ve can kayıplarına yol açmaktadır.
Ekstrem Hava Olayları:
Türkiye’de son yıllarda sel, fırtına ve dolu gibi ekstrem hava olaylarının
sıklığı ve şiddeti artmıştır. Bu olaylar, ülke ekonomisine zarar verdiği gibi,
tarımsal ürünlerin hasatını da olumsuz etkilemektedir. Özellikle 2019 ve 2020
yıllarında meydana gelen dolu ve fırtına olayları, birçok tarım arazisinin yok
olmasına neden olmuştur.
İklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki bu etkileri, ülkenin sosyo-ekonomik
yapısını tehdit etmeye devam etmekte ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini
tehlikeye sokmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye'nin iklim değişikliğine uyum
sağlamak amacıyla etkili stratejiler geliştirmesi ve uygulaması büyük önem arz
etmektedir.
2.2. Türk Cumhuriyetlerinde İklim
Değişikliği
Türk Cumhuriyetlerinde iklim değişikliği, bölgenin coğrafi ve iklimsel
özelliklerine bağlı olarak farklı şekillerde tezahür etmektedir. Bu ülkeler
arasında Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan
bulunmaktadır. İklim değişikliğinin etkileri, her bir cumhuriyetin ekolojik ve
ekonomik yapısına göre farklılık gösterebilmektedir.
Kazakistan, geniş bozkırları ve yarı kurak
iklimiyle bilinir. Bu bölgede gözlenen en önemli değişikliklerden biri sıcaklık
artışıdır. Bu durum, tarımsal üretimi olumsuz etkilemekte ve su kaynaklarının
azalmasına yol açmaktadır. Özellikle Aral Gölü'nün küçülmesi, bu durumun
dramatik bir örneğidir. Tarımsal verimliliğin düşmesi, kırsal nüfusun şehir
merkezlerine göç etmesine neden olmaktadır.
Azerbaycan ise Hazar Denizi’nin etkisi altında
olup, deniz seviyesindeki değişiklikler buradaki ekosistemleri tehdit
etmektedir. Kuraklık ve ani yağışlar, tarım alanlarının verimliliğini
azaltmakta ve sel riskini artırmaktadır. Bu da, kırsal kesimlerde yaşayan
halkın geçim kaynaklarını kaybetmesine ve kitlesel göçlere yol açmaktadır.
Kırgızistan ve Tacikistan gibi
dağlık bölgelerde ise, buzulların erimesi su kaynaklarının sürekliliğini tehdit
etmektedir. Bu bölgelerde suya bağlı enerji üretimi de ciddi şekilde
etkilenmektedir. Artan sıcaklıklar ve düzensiz yağışlar, hem geleneksel tarımı
olumsuz etkilemekte hem de halk sağlığı sorunlarına yol açmaktadır.
Özbekistan ve Türkmenistan gibi
daha kurak bölgelerde ise, sıcaklık artışı ve su kaynaklarının azalması temel
sorunlardandır. Murgab ve Amu Derya nehirlerinin debilerindeki azalma, tarımsal
üretimi ciddi şekilde sınırlandırmaktadır. Bu süreç, özellikle kırsal
yerleşimlerde yaşayan halkları daha verimli bölgelere göç etmeye zorlamaktadır.
Özetle, Türk Cumhuriyetlerinde iklim değişikliği, çeşitli ekosistemler
üzerinde derin etkiler yaratmakta, tarımsal üretimi ve su kaynaklarını tehdit
etmekte ve bu da kitlesel göçlere neden olmaktadır.